Yazımın başlığı hatırlarsanız, 1999 depreminde, göçük altında kalan insanların seslenişiydi. Bu bir feryat, bir yardım elinin uzanması için çırpınıştı. Onlarca bina yıkıntıları arasında belki birileri sesini duyar umuduyla sesleniyorlardı,sessizliğe…
Peki doğu ve batı arasında her türlü koşulun eşit olmadığı bir ortamda, neden okumak isteyen, kitaba ihtiyacı olan çocuklarımızın sesini kimse duymuyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’lu iş adamlarımız ve sanatçılarımızın bu konuda daha duyarlı olmalarını beklerdim. Çünkü onlarda aynı koşulları, belki daha kötüsünü yaşayarak belli bir mevki ve konuma gelmiş insanlar. O çocukları anlayabilecek, onların bugün yaşadıklarını en iyi hissedebilecek kişiler yine onlar olmalıdır. Büyükşehirlerin imkanlarını elbette tamamen sunamazlar ama okyanusta bir damla olmak, bir çocuğun yüzündeki tebessümün sebebi olmaktan daha güzel bir şey yok aslında, keşke yaşayabilseniz…
Hele bir de İstanbul gibi bir yerde dernek başkanı olup, etiketlerini sırayla saydıktan sonra “bizim köyde de kitap lazım” diyerek benden kitap talebinde bulunanlara ne demeli! Artık koltuklarınıza yaydığınız göbeklerinizle millete hava atmaktan vazgeçin. STK’larla iletişime geçin, köprüler oluşturalım. Siz onlara dal olun, onlar size yol olsun…