Benim rahmetli babaannem “Anne olacağına kapıda köpek ol, daha iyi derdi.” O zamanlar ne demek istediğini anlamazdım tabi, köpekten bile aşağı olmak vardı, işin ucunda. Ama ara ara dinlediğim, masalsı anılarından ne kadar zorluklarla çocuklarını büyüttüğünü anlıyordum. Gün doğmadan hayvanları sağmayla başlayan günü, gün kararıp hayvanlar ağıla çekilene kadar süren görevleri, üstüne üstlük o kadar çocuğun yemeği, içmesi, bakımı… Demek ki bu kadar işin gücün arasında hala çocuklarına bazı şeyleri eksik yaptığını düşündüğü içindi bu kadar hayıflanması..
Şimdilerde her şeyin kimyası bozulduğu gibi nasıl yaptı nasıl ettiler tam olarak bilemiyorum ama annelik duygusunun da kimyasını alaşağı ettiler. Bu konuda kendi kişisel tahminlerimde var ama içimiz kirlendi gibi. Toplum olarak biz duygusunu kaybederken, annelerde de ben duygusu fazlaca gelişmiş onu fark ediyorum. Bir içgüdü nasıl bu kadar etkilenebilir?
Okula gelen çocuklara bakıyorum, sabahın köründe aç/susuz, bir bardak süt kaynatıp içirmeyen anneler yüzünden, ilk dersin ortasında teneffüse odaklanıp dakika saymaya başlıyorlar. Yediklerinin de gofret, çikolata türü şeyler olduğunu görünce içim sızlıyor. Erken yaşta bir çok endokrinolojik (Hormonal) hastalıklara yakalanmalarının altında yatan asıl sebebi hastanelerde ararken, çocuklarının nasıl beslendiklerine dikkat etmemeleri de çok ilginç!
Anneleriniz bir gün bile okula kahvaltısız gönderdi mi sizi? Bu çocukların cebine para iliştirip “ istediğini ye demek” ne kadar doğru? Sizler hiç sormaz mısınız “ Bugün okulda ne yedin/içtin? Aklımda bunlarla ilgili deli sorular. Anlamıyorum. Anlamaya çalışıyorum, yüreğime ağır geliyor, onları aklamaya çalışmak.
Sonra da yeni gelen nesli suçluyoruz, büyüklerine karşı saygısız. Anne/baba sözü dinlemiyor. Şımarık. Ne ekiyorsanız onu biçiyorsunuz, aslında. Çocuğa sadece para vererek, onun kişisel ihtiyaçlarını karşılamış oluyorsunuz, duygusal değil. Duygusal ihtiyaçlarını karşılamayınca da çocuk sizin ne şekilde, hangi şartlarda çalıştığınızı umursamaz. Çünkü siz mekanik bir oyuncak gibi davranınca o da size aynı hassasiyette yaklaşır. En ufak bir siteminizde “getirmeseydiniz dünyaya, ben mi istedim” diye cevabı yapıştırır.
Hele feminist kadınların eşitlik adına, üzerindeki sorumlulukları babaya yüklemek için yaptığı o kadar mücadeleyi çocuklarının kişisel gelişimi için harcasa eminim ki, bu memlekete çok daha sağlıklı nesiller yetiştirirler.Tabi ki kendi içsel iktidar mücadelelerinden vaz geçerlerse.
Dikkat ederseniz Avrupa ülkelerinde annenin ve bebeğin sağlığı tehlikeye düşmedikçe sezaryanla doğuma izin verilmiyor.Ama ülkemizde yapılan istatistiklere baktığımızda ciddi oranda sezaryanla doğumda artış var.Daha yolun başında doğum sancısından korkup, bu yola başvuran hanımların bilmesi gereken bir şey daha var ki; eziyetten kurtulma adına bunu seçiyorsunuz ama yol uzun ve meşakkatli haberiniz olsun!
Evladı için gecesini gündüzüne katarak, vatanına, milletine, ailesine hayırlı evlatlar yetiştirmeye çalışan tüm annelerimizin ellerinden öpüyorum.
Aşkın doruk noktasını, evrene tepeden baktıran bu duygu bana yaşattığı için Rabbime şükürler olsun!